İ
zmir'den misafirlerimiz geldi bizim bugün. Ben İzmir'deyken en ufak bir şeyde sürekli onların yanında bulurum kendimi. Bu sefer onları misafir etme sırası bizde :)
Annemle kardeş çocuklarıdırlar. Yani yeterince yakınız.
Onların evinde kaldığım günlerden birinde yazdığım blog yazısı için, buraya tık tık.
Benim ananem ve dedem, her yıl ilkbahardan sonbaharın sonlarına kadar Tekirdağ'ın Kumbağ beldesinde yaşarlar. Hazır misafirlerimiz İstanbul'a kadar gelmişken, bizim yaşlılara bir sürpriz yapalım dedik ve yollara attık kendimizi.
*Bu yazı çook çok fotoğraf barındırır. Önceden uyarı :)
Hatun attı bizi arabasına ve çıktık yola.
Benim sülalem de benim gibi yolu, yolculuğu seven insanlar, o yüzden kararın bir anda verilmesi hiç sorun olmadı.
Kimlere çektiğim belli sanırım :)
Koltuk aralarından bir deniz fotoğrafı almak istedim ama, başarılı olabildim mi bilemiyorum.
Benzincilerde, mola yerlerinde duraklayarak gittik.
Sonunda, yaklaşık 15 yılımın abartısız her yazını geçirdiğim Kumbağ'a vardık.
Her yıl 3 ay kalıp da, sonraları uzun süre kalma oranı biraz daha azaldığından geçen yıl en son 3 güne düşmüştü sanırım.
Hiçbir şey değişmemiş, sadece bu mevsimde sokaklarda yeller esiyor.
Ortadaki ablam ve benim iki kuzenim.
Anane ve dedem bizi görünce çok şaşırdılar.
Şaşkınlıktan ananem ağlamayı bile unutmuş, öyle söylüyor :)
"Ama ben sizi çok özlemiştim, ağlıcaktım!"
Ailecek oturduğumuz sofra böyleydi.
Ama burda asıl dikkat edilmesi gereken durum, ananem.
Dikkatle bakınız.
Bir kaç fotoğrafı bir arada koydum ki, duruma açıkça şahit olun diye.
Ananem şimdiye kadarki hiçbir fotoğrafında, düzgün bir şekilde kadraja doğru bakmamıştır.
Görüldüğü üzre bu karelerde de olduğu gibi biz hepimiz poz verip gülümserken, o mutlaka o an bir şey söylüyordur.
Bu yüzden ananemle hiç düzgün bir fotoğrafım yok :)
Ya ağzı yamuktur, ya başı çevriliktir, ya tam derdini anlatacaktır ama fotoğraf çoktan çekilmiştir.
Sonra da, "eh mori, beklemiyosunuz ki ben de poz vereyim" :)
Bu kadın beni öldürüyor :)
Oysa ki dedeme bakın, biraz sert görünür ama normalde değildir, gerçekten. Biraz yani.
Sinirlendiğinde ettiği tek küfür "gübre"dir mesela.
Susun gübre demek çok ayıp.
Tamam bu fotoğrafta o da bakmamış hem.
Bugün ne olduysa karı koca onlara :)
Ve bizim odaya girdiğimde, beklediğim görüntüyle karşılaşmam müthişti!
Ananemin kış için hazırlıkları.
Göçmenlerde kori olarak tabir ettiğimiz, ama normalde sanırım ev makarnası diye bilinen bu kurutulmuş kesmeler!
Ananem her seferinde çeşit çeşit yapar bunlardan.
Biri ilk fotoğraftaki gibi daha geniş kesilmiş (biz daha çok bunu kullanırız), altındakiyse onun ince hali.
Diğeriyse kurutulmuş yufka, o daha sonradan ıslatılıp dürüm şeklinde yenilir ki, bir kaç tanesi mideye indi bile.
Son karedekiyse, bizde beyaz tırhana olarak bilinir. Yani eğer normal bir ismi varsa, bilmiyorum. Böyle lapa bir şekilde yapılıp yenilir.
Ben bunları çiğ yemeye bayılırım, bayram ettim diyebilirim :)
Sonra gençler olarak limanda aldık soluğu.
Evet kesinlikle bıraktığım gibi, olağanüstü.
Gökyüzü bile başka geldi bana bugün, huzur vermek için dizilmişler sanki bulutlar.
Ve bizim liman ritüelimiz.
Yazları her akşam mutlaka uğrar, muzlu çay ve dut çayı içtikten sonra eve dönerdik.
Tadı hala damağımda.
Büyük kuzen Yalova'da yaşıyor. En son 5-6 yıl önce bir araya gelebilmiştik.
Tekirdağ'da yine buralarda çekildiğimiz ergenlik fotoğraflarımız tedavülden kalksın istedik :)
Bazen hangimizin abla olduğu hiç belli olmuyor.
Böyle ufacık bir ablası olan var mı?
Zümrüt(Eda'nın ananesi) ve Makbule(benim ananem) duruşlarımız.
Evet, minik Zümrüt ve Makbule.
Bu da Fransızların kullandığı eski şaraphane.
Abim beni burada az korkutmamıştı, hala önünden geçerken hatırlıyorum.
Bir sürü peri masalı, kabusum olduğu doğrudur.
Yok eskiden burada insanlara işkence edilimiş de, geceleri insanların çığlıkları hala duyuluyormuş da, yok sonra da içerde hükümetin gizli belgeleri varmış hepsi sandıkların içinde tutuluyormuş da! Evet, bence de çüş.
Hayal gücünü seveyim ben onun.
Ablamın sanatsal çalışması.
Çok büyük keyif aldı :)
Kayalıklarda oturup yad ettik eski günleri.
Bunlar da pabuçlar.
İşte bu koskocaman gün böyle geçti.
Ananem ve dedemi aylardır görmediğim için, onları mutlu etmek çok iyi geldi.
Zaten aklımda olan bir şeydi, şimdi de yalnız gitmemiş oldum.
Bana iyi gelecek şeyleri yapmaya çalışıyorum şu sıralar.
Ha bir de, duygularımı gizlemekte usta gibi görünüyorum öyle değil mi?