Şu sıralar yaptığım en hareketli iş, Moskova maçına gitmekti.
Onda da berabere kaldık zaten. Elendik de.
Yani burdan durum anlaşılıyor ki, her şey yeteri kadar ters gidiyor.
Sıkıldım diyince insanlar bunu üstüne alınıp onlardan sıkıldığımı sanıyor ama ben bu durumdan da sıkıldım.
Bu durum geçmek bilmiyor çünkü, hep alınganlık hep endişe, sürekli bir "üstüne gitme" duygusu var etrafta.
Sanki ne kadar çok yüklenseler, o kadar çok içleri rahat ediyor gibi. Öyle de zaten.
Ne kadar çok laf söyleseler, daha doğrusu "laf soksalar" her şeyin düzeliceğini sanıyormuş gibi.
Git gide beni dibe çektiklerini fark etmeden tabi bütün bunlar.
O eski kendine güvensiz, ayakları üstünde duramayan, ne yöne gideceğini bilmeyen, en basit kararlarına bile sahip çıkamayan ve en çok da kendinden nefret eden o iğrenç insan gülümsüyor bana uzaktan, ben görmezden geliyorum.
Bir göz kırpsam, bir daha geri dönemem çünkü.
Keşke yılın belli zamanlarında sürekli onunla başa çıkmak zorunda bırakılmasam.
Evet, şimdiye kadar bu sorunun hep kendi içimde olduğunu düşünürdüm ama öyle değilmiş.
Senin içinde her ne oluyorsa, hepsini insanlar yönlendiriyor aslında.
Hatta en sevdiklerin, ben bunu yeni öğrendim.
Olsun.
Daha bir kaç gün önce görmeme rağmen, az önce resimlerine bakarken yine özledim şapşalı.
Bu sıkıcı gönderiyi onunla bitireyim.
Umarım bir dahakine böyle şeyler yazmak zorunda kalmam, sizleri de sıkmam.
Hehehe ben de maçtaydım; hatta aynı tribündeymişiz :D
YanıtlaSilya iyimisin pek anlaşılmıyo noluyo.
YanıtlaSil:)
o şirine de alıştık zaten.
:)
düş kızı; tüüüh ya, keşke haberimiz olsaymış birbirimizden :)
YanıtlaSildeeptone; pek değil diyelim diğp, öyle işte.
Hayatını bilmiyorum.
YanıtlaSilAma bu takımda bu ara ters giden şeyler çok.
Allah sonumuzu hayır etsin.