Sonra da elinde fındıklarla geldi yanıma, hadi kırıp yiyeymişiz :)
Taze fındıklarımızı da aldık kucağımıza, açtık televizyonumuzu kom kom oturduk karşısına.
Fındıkların nerden geldiğinden bi haberim, tek sorun orada :)
İşte benim ufak, kara fındık kurdum.
Onunla ilgili birkaç yazı da yazmıştım bloga.
Moralim bozuk olduğu zamanlarda yanımda olması, unutturuyor her şeyi.
Bugünkü miskinliğimi de onun sayesinde attım üzerimden.
Ve ben, günlerdir gözyaşları gözünde bekleyen, bir laf söylense de içi rahat etse diye yer arayan, kafasında sayısız şey kuran, karman çorman bir halde günlerini geçiren içimdeki o küçük sarı kafalı mıymıntı hatunu öldürdüm.
Bunu çoktan yapmalıydım, miskinlikten, sürekli düşünmekten o kadar sıkıldım ki. Yoruldum daha çok.
Sanırım artık daha rahatım. Artık öyle olmalıyım.
Fındık Kurdu'ma teşekkürü borç bilirim :)
Şu haller, huzursuzluklar daha çok geçip gitsin.
Karamıkla ilgili de, Küçük Kız Kardeş - yazısı için buraya,
Siz de Böyle Canavar Mısınız? - yazısı için buraya,
Doğum günü - yazısı için buraya buyrunuz.
ne güzel ilaç gibi gelmiş bu tatlı sana :)
YanıtlaSilSeviyorum ben seni On The Road ya *.*
YanıtlaSilgreta; sorma, iyi ki var o :)
YanıtlaSilCessie; ben de seni seviyorum cessiee! :)
Fındık yahu, tam çerez! :))
YanıtlaSilNe güzel, böyle bir "fındık kurdun" var ;)
Düş Kızı; karamığım o benim! :)
YanıtlaSilha haaaa tanıyoruz onu.
YanıtlaSil:)
sen de iyi yapmışsııın.
:)
deeptone; minik bloggerım o benim :)
YanıtlaSil