30 Temmuz 2012 Pazartesi

Kitap Çekilişi var buralarda


Sevgili Kitap Cumhuriyetim'in düzenlediği bir kitap çekilişi var.
Arada girdiğim için yeni görüyorum.
Onu yalnız bırakmak olmaz, buyrunuz :)

Teşekkür Ederim!

Doğum gününde yaptıkları, yani yapmaya çalıştıkları yetmezmiş gibi (çalıştıkları diyorum çünkü bütün sürprizleri şahsen mahvettim) dur durak bilmeden çalışmışlar.
Ama bunu gerçekten yakalayamamışım, ard arda mailler gelince şaşırmadım değil :)





*Eski (hala tabi) bir Johnny sevdalısına, yeni nesilden kutlama, çok sevdim :)


Abladan gelen;




Ve bir de benim o iki deli arkadaşım :)



Kendilerini likitle boyadıklarından, neredeyse yarısı akmış bu sıcakta :)

crazywomanrosemary'nin dediği gibi bir tek onlar değil, asıl siz de varsınız hayatımın kocaman bir kısmında.
Blogu açmadan önce kafamda çok soru işareti vardı, hepsini teker teker çözdünüz.
1 yılını doldurmak üzere bu blog ve sizleri tanıdığım için o kadar mutluyum ki!
Hepinize tek tek çok teşekkür ederim, güzel dilekleriniz ve hep yanımda olduğunuz için!
Bu seferi halimle benim de yalnız olmadığımı hissettirdiğiniz için teşekkürler en çok da!

27 Temmuz 2012 Cuma

Dün Doğmuşum Ben!

Evet, 26 Temmuz sabah onbir buçuk sularında geldim herhalde ben dünyaya.
Aslında öyle belirli günlere önem vermem ama, doğum günleri özeldir.

Gece 12'den sonra, annenin organizasyonunda gelen pastamız bile vardı.
Hatun taa İstanbullardan yetişti buralara tabi
Böylelikle fakir bir öğrenci evi doğum günü sofrası yaratmış olduk :)


Sevgili ev arkadaşlarının yapacağı sürprizleri tek tek bozduğumdan moraller de bozuldu biraz .
Koskoca Bornova'da bana aldıkları posteri eve götürürken göresim gelmiş onları ne yapayım yani :)
Posterin içeriği sürpriz oldu ama tabi, hayran oldum resmen.
 Bakınız güzelliğine.
Singin' in the Rain sevdama yönelik :)


Bir başka yakaladığım hediye var sırada.
Aldığımız dvd yi ararken Duygu'nun çantasından da o çıktı ne yapayım ben şimdi?
Tim Burton'ın karakterlerine benzemesini seveyim onun.
Forest Ghost diye geçiyor zaten.


Paketinin arkasında yazan da;
"Your Forest Ghost Guardian will bring you good luck"
Harika.

Şimdiyse enişteden gelen hediyeye geçiyoruz.
Bu kargodan haberim yoktu bu sefer gerçekten, bunu yakalayamadım :)
Fenerbahçe sevgisi. Nasıl mutlu oldum.


Ve şimdi;
Benim aylardır almayı istediğim fakat bütçemin el vermediği bir isteğim vardı.
Baktığım birkaç yerde baskısı kalmadığından ve basımı da artık yapılmadığından artık umutsuzdum açıkçası.
Her yerde bu isteğimi dile getirdiğimden artık bıkmışlardı benden.
Ama benim güzel ablam ne yapmış etmiş, internetten siparişini vermiş.


Dnr'ın müthiş paketiyle birlikte gelince iyice heyecanlandım.
Ve içinden çıkan güzellik;


Evet sonunda Otostopçu'ya kavuştum!
Bende bu kitapla ilgili güzel bir anı olsun isterdim ama malesef ki öyle değil.
O yüzden uzun zamandır aklımdan çıkarmıştım.
Ama ne kitapların, ne de şarkıların olan şeylerde hiçbir suçu yok!
Onları çıkarıp bir kenara atmak yapabileceğimiz en büyük aptallık olur.
Bu yüzden Otostop'çu candır ve benim tarafımdan okunmayı bekler artık, hem de ellerimdeyken.

Dünyanın en güzel ev arkadaşlarıyla, harika bir doğum günü geçirdim ben dün.
Ailem, arkadaşlarım uzaklardan bile olsa yalnız olmadığımı hissettiriyorlar bana, bundan güzel şey mi var?
Evet her doğum günümde ağlamayı bir seremoni haline getirdiğimden bu sefer de öyle oldu ama, hiç de kötü değildi bu zırlama :)

Sahilde Kafka sonlandı, onun bir yazısı gelecek.
Ve şimdi Otostopçu'ya başlama zamanı!

24 Temmuz 2012 Salı

Eski Foça ne de güzelmiş.

                                                                                     Biraz fotoğraf da var, yazı da :)



Dün Eski Foça günümüzdü.
Kalabalık olmaz diye pazartesiyi seçtik
Aslında planımız Çeşmealtı'na geçmekti ama, metroda son anda karar değiştirdik Eski Foça'ya vurduk kendimizi.
Karar nasıl değişti hiçbir fikrimiz yok tabi.


İçecek delisiyiz evet.
Mahvolduk ve bunlar sadece bir kısmı.


Sezonun ilk deniz sefasından sonra sokaklarda dolaştık.
Hiç tanımayıp etmediğimiz, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir yerde hem de.
Bu his o kadar müthiş ki.


Sahilden Şebnem tarafınadan elime tutuşturulan taşı kaybetmeden gelebildim.
Hatta kaybetsem de üstümden bir yerden çıktığı için kendisi, o benden ayrılmadı diyebilirim


Salıncak bulduk, nasıl eski
Biraz şebeklik bir de.
Koskocaman yollarda kimsecikler de yoktu, Foça bize kalmış meğer.


Aslında halleri kalmamış yüzmekten.
Böyle durduklarına bakmayın.
Şu otantik taş evlere de bayıldık, etraf onlarla dolu.


Şu şekilde bir ufak ekiptik.
Kızaran kol ve bacakları görmezsek, harika olur.
Bir insan bembeyaz olup, bu kadar şekilsiz yanabilir zaten.
O da ben olurum, diğer hatunlar esmer tabi.

Sırt çantalarını takıp, hiçbir şey düşünmeden yola çıkıp gitmek güzel.
Şimdilik günü birlik de olsa.
Gittiğimiz yerlere aşık olduk ve geri geldik.

Bir de şu sıralar bizim yaptığımız bir şey var.
Üçümüz de uzun zamandır işaret dili öğrenme isteği içindeyiz.
İşaret dilimizi geliştirmek için her fırsatta aramızda o şekilde konuşuyoruz, bir nevi onların duygularını anlamak için de metro ve otobüslerde işaret diliyle konuşuyoruz birkaç gündür.
İnsanların dikkati o kadar üstünüzde oluyor ki.
Çoğu insan acıyor, hayret dolu bakışlarla bakıyor, sürekli sizi izliyorlar.
Nasıl bir duygu olduğunu tarif etmek imkansız.
Bir zaman sonra o sessizliğe siz de alışıyorsunuz, etrafa pek aldırış etmiyorsunuz.
Öyle bir deneyim elde ediyorsunuz ki, her insanın o şekilde onların duygularını anlaması gerektiğini düşünüyorum.
Belki o zaman daha duyarlı oluruz, acımaktan çok onlara normal bir gözle bakarız.
Oysa ki onlar o kadar zeki ve her şeye rağmen eğlenmeyi bilen insanlar ki!

Foça'da bir akşamüstüne buyrun.
Dedim ya, bir makinem olsa ne şaheserler yaratacağım ben ama.
Bu da Foça'nın kendi güzelliği tabi.
Ama olsun, bir katkıda bulunup güzel fotoğraflar çekebilirim ben de, yaparım.
Olur günün birinde.

Bir Foça gezimiz bu şekildeydi.
Daha ne kadar günü birlik seyahat yaparız bilemiyorum, öğrenci bütçesine bağlı.
Belki yakında arada geçen muhabbetlerden video da yüklerim, saçmalamazsak eğer :)

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Evden Çıkmaz Olduk

Sınavlar geçti bitti, benim toparlanmam zaman aldı.
İnternete ancak girip, yorumlara da bulduğum bir arada cevap yazabiliyorum bu yüzden üzgün olduğumu belirtmek isterim
Bütün hafta sıcaktan bunalmalarla geçti
Sıcakla ilgili o kadar çok şey yazıldı ki, bana bir şey kalmadı tabi malum kavruluyoruz


Bütün gün evden çıkmadığımız günler oldu böyle ardı ardına 2 gün 3 gün.
Bir şeyler içmeyi o kadar abarttık ki bu karışımın içeriğini unuttum
Sanırım Mandalinata, Narata ve Cappy portakal karışımı.
Asortik zamanlarımız tutuyor bazen.
Ve 2 gün sürekli makarna yememizi durdurabildik sonunda.


Calippo'lu zamanları çıkmış! Algida'nın kartonunda görünüp de hiçbir bakkalda olmazdı yıllardır.
İlk defa karşıma çıktı ama sanırım eski tadını alamıyorum.
Önceden buzlu diye yasaklandığı için daha bir tatlı geliyormuş sanırım

Öyle boş bir hafta geçirdim ki, sadece evde kafamızı dinledik.
İnsanlar tatillerde, biz de Foça'ya uğradık.
Bol fotoğrafla o yazıyı da yazıp, sizin bloglarınızı ziyarete geleceğim, özledim!

15 Temmuz 2012 Pazar

Abla Sevgisi


Bugün benim ablamın doğum günüydü!
Ona da söyledim, fotoğraftaki gibi sen hep yapış benim sağ omzuma diye.
Bu hep böyle gitsin, her ne olursa olsun.

Hem dipnot olarak; bakmayın onun fotoğrafta böyle güldüğüne, saçlarımı kazıttıklarında bana bir uzaylı gibi bakıp kaçarmış bu saçlarımın uzamış hali, harika değil mi?

Ama en önemlisi ve benim asıl söylemek istediğim;


Bu güzel gününde, o çok da güzel bir evlenme teklifi aldı!
Bunu bana telefonda göz yaşlarıyla bildirdi.
İkisi de sanırım beni ancak bu kadar mutlu edebilirlerdi bugün!


Bu çiftin tanışma hikayeleri çok ilginç aslında.
Birbirleriyle tribünde tanıştı onlar,
Maçlarda buluştular ve;
Sarı Lacivert sevgi, koskocaman bir aşk oldu!

O diğer yarısını buldu, ben de abimi.
Evet bir abim yok ama, bana evrendeki en güzel abiyi bulup getirdi o.
İkinizi de çok seviyorum ben gençler.
Sonsuza dek böyle sırıtın, sonsuza dek mutlu olun hep!

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Ne yapıyor bu kız?

Kızlarla evi birkaç günlüğüne yalnız bıraktığımızı yazmıştım dün.
Ben şu an tam olarak neredeyim derseniz,
Ananemin kardeşinin kızında bulunmaktayım. 
Ama o da sıcaktan bunalıp hafta sonu için kendi kızıyla tatile gittiğinden dolayı, onun evinde pek de tanımadığım ama onunla da akraba olduğum söylenen ben yaşlarında iyi bir kızlayım
Kendisi, ananemin kız kardeşinin oğlunun kızıymış
Akraba karmaşasının içindeyim şu an, karıştırmış olabilirim bile.


Ananemin kız kardeşinin oğlunun kızı kursta olduğundan, ben bütün gün evde yalnızdım
Ders çalışılmalıydı tabi.
Ama onun dışında her şeyi yaptım, 
Resimlerle oynadım, müzik dinledim, sonra yine müzik dinledim
Bütün gün müzik dinledim
Masam da sonunda bu haldeydi
Terasta oturuyorum evet püfür püfür olması gerekir ama, yok değil.
Ben de gün batımını izledim


Gün de battığına göre, artık ders çalışabilirim, belki
Ah bir fotoğraf makinem olsa, ne şaheserler yaratacağım ben bir de ama işte..
Sanırım analog makinelere aşık oldum, ama param yok öğrencilik malum

Umarım herkes çok iyi bir haftasonu tatili geçiriyordur
Zira bu kız, sizin bloglarınızı okuyup iç geçirme derdinde.

13 Temmuz 2012 Cuma

Ebedi Yolcuyum Ben


Çarşamba günü 12 saatlik bir yolculuğun ardından döndüm yuvaya
İzmir ne sıcakmış yahu!
Boğaz köprüsünün azizliğine gelip onca saati çektikten sonra, bir de bu sıcaklık kötü oldu tabi
Çılgınlar gibi özlediğim ev arkadaşlarıyla sabahlara kadar oturup, balkona yayıldık sonunda
Konuşulacak çok şey varmış, ya da anlatacağım mı desem bilemedim
Ama şöyle bir durum var ki, yaşanılan güzel şeyleri anlatmakta kelimeler gerçekten yetmiyormuş
Bu yüzden onlar açısından pek yararlı olamadım sanıyorum
Gözlerimden anladılar belki izaha gerek kalmadı, insan mutlu olduğunda dışarıdan çok mu belli oluyor ki?


Otobüste onca saat bekleyiş yaşarken tabi, Sahilde Kafka'ya başlamanın tam zamanıydı
Tam bir otobüs görüntüsü şu kola, kek, diğer yiyecekler ve kitap.
Bir de kulaklıklar olmalıydı
Benim yolculuklarım böyle geçiyor çünkü
Çok uzun sürmesine rağmen harika bir yolculuk geçirdim
Sonunda İzmir'e varacak olmak var işin ucunda :)

Ev arkadaşlarımdan bir süreliğine ayrılıp akraba evine geldim şimdi.
Bu sıcak havalarda ders çalışacağım bir de
Şans dileyin de, en azından okuduklarımı anlayabileyim.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Algı Kapıları, açılsın!


Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya ile tanıdığım bir yazardır tabi ki
Her ne kadar o kitabını daha okuyamasam da.
Bu öneri Hero'dan gelmişti aslında
Ama tabi durum değişik olduğundan ellerimden uçup gidecek bu kitap, o konuya girmemeliyim :)

İlk bölümü Meskalin'i deneyerek onu yazmasından bahsediyor
O sırada yaşadıkları hissettikleri, bir şizofren hastasının zihinsel düşünceleri gibi aslında.
Onların yaşadıklarını anlayabilmek adına, kusursuz anlatıyor
Normalde kitap konusundan bahsetmeyi sevmiyorum ama, "algı" denilen şeye bakış açısı beni büyüledi, yazmadan edemedim.

Daha sonrasında Cennet ve Cehennem kısmı geliyor
Kültürel ve genelde ressamlarla ilgili oluduğundan direk dikkat çekti tabi
Ama,
Adamın Algı'ya bakışı, tarif edilemez o yüzden müthiş derecede etkilendim ilk kısımdan.
Belki çoğu insan sıkılır ama böyle bir "durum" diyeyim artık yani, çok ilgi çekici.


Yıllar yılı önce, bir üniversite arkadaşımla birlikte aldığım bir kartı, bu kitabın ayracı olarak kullanasım geldi
Böyle kitap kadar bir kedi kendisi.
Yanımda İzmir'e gelecek benimle sanırım, anılarımı canlandırdı  çünkü kitaplığımda gördüğümde.

Bir kitap yazısından daha bu kadar efendim

5 Temmuz 2012 Perşembe

Tek Kelime Mim'i

Sevgili memento ve erdi karadeniz beni mimlemişler. Tabi deep bunu birkaç gün önce cevapladığında zıplamıştım mimlenmediğim halde, artık mim için teklif beklemiyorum galiba :) İşte şimdi cevaplıyorum.

Şöyle bir durum var ki, erdi ve memento bunu farklı yorumlamışlar. Ama sanırım memento'nun açıkladığı doğru ya da genel olan. 


Konu; Mimlendiğimiz kişiyi tek kelime ile ifade ediyoruz ve sonra yine mimliyoruz.

Memento; Senin için kaliteli diyebilirim eğer tek bir ifade kullanırsak. İyi müzik dinliyor, çok iyi kitaplar okuyor ve filmler seyrediyor.

Erdi; İçten. Söyleyebileceğim bu sanırım. Her seferinde büyük içtenlikle yazıyor yazılarını.

Ve deep için onun blogunda söylemiştim ama yine söyleyeyim; candır demiştim. Gerçekten öyle.

Bu mimlik bu kadar. Mimlediklerime haber vereceğim.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Backstreet Boys

Ben müzik zevkimin çoğunluğunu abimden almış biriyim. Kaliteli müzik dinleyebilmeyi falan daha 9-10 yaşlarındayken öğrendim. Zira ben o yaşlardayken, kendisi ergen triplerinde takılan bir gençti. Dinlediği onca Guns'ın, Deep Purple'ın, Doors'ların yok efendim Clash'in, Oasis'in (laf ettirmem) yanında zamanın meşhur durumlarından "boyband" ler de vardı malum, 90'lı yılların sonları. 


Onun bütün güzelim grupların yanında dinlediği tek bir ergen müziğinden etkilenmiş olacağım ki, ilk yabancı müzik dinlemeye gayet açıkça söyleyebilirim ki Backstreet Boys ile başladım. 

O zamanlardan beri, dinlediğim müziğin başkaları tarafından beğenilip beğenmemesini sallamayan bir tipimdir. Neyi dinlemek istiyorsam, bu zamana kadar canım ne istiyorsa hep onu dinledim. Herkes hayranıymış, yok kıyıda köşede kalmış falan pek umurumda olmaz. Hatta geri planda kalmış her çalışmayı, her zaman daha çok sevmişimdir. 


Asıl konudan uzaklaşmayayım :) Doğrusu bunların o zamanın ergen grubu olduğunu kabul ediyorum ama kendilerine karşı çok ayrı bir sempatim vardır her zaman. Tabi benim bahsettiğim, eski BSB. İlk albümler, ilk parçalar. 

O kasetleriyle birlikte, abimden yürütmüş olduğum bu kitapçık da vardı tabi. Kitaplığımda görünce, blogda yazılı olsun istedim. Yıl kaç bilmiyorum ama o zamandan beri bir kaç sene boyunca kollamıştım bunu, gözüme kestirip uygun bir zamanda bir güzel el koydum. Artık ikimiz de koca kazık olmuştuk tabi. O da böyle şeylere önem verip çok saklar her şeyi. Ama bu bende dursun istedim :)


Kevin hala sevdiğim bir adamdır aslında. Çekti bu işlerden elini ayağını. İyi de yaptı.
A.J. denen şu gözlüklü arkadaş yüzünden bir kere dağılıp, bana göre bir daha da toparlanamadılar.


Bu kitapçık benim ilkokul-orta okul yıllarıma ait tek somut hatıra.
BSB eski şarkılarıyla var olan bir boyband evet.
Evet ben de ergen oldum. Kendime göre çok iyi müzikler dinledim, dinliyorum da.
Ama bu çocuklar ayrı bir hatıra
Mis gibi 90'lar kokarlar hem

şov mi dı mining, of biing lonliy o zaman.

3 Temmuz 2012 Salı

Kafa Tatili


Kafa tatilimin bilmem kaçıncı günündeyim
İzmir'e döndüğümde sınavların beni bekliyor olması ne güzel değil mi?
Geziyorum ben de birkaç günde bir
Dün müstakbel enişte adayı, bir çikolatacıya götürdü bizi
Şunların nasıl bir şey olduğunu tarif bile edemem!
Başka hiçbir yerde şubeleri yokmuş
Taksim'de j'adore cafe
İstiklal caddesinde ama neresinde olduğunu unutmuş bulunmaktayım
Böyle ara sokaklardan birinde diplerde falan ama, yok hatırlamıyorum 


Bir de bu aralar böyle herkes mutlu olsun, bir şeyler olsun falan.
Her şey düzgün gitsin
Oh!