2 hafta boyunca yığınla sınavım vardı. Öyle çok streslere girdiğim söylenemez, sanırım ilk defa.
Hep daha rahattım, yayarak çalıştım falan. Hızlı bir tur atacağım fotoğraflarla :)
İbret olsun diye Forum'da içtiğim o nalet olası kahveyi ekliyorum.
Hayatımda öyle kaynar bir şey içmedim ve damaklarım 1 hafta şiş dolaştım. Kimsenin bana inanmayışı da cabası tabi.
Eve çıkmadan önce, Ege Üniversitesi Öğrenci Köyü'nde kalıyordum. Blogu takip edenler bilirler.
Sınavımın test değil de klasik oldğunu öğrendiğim bir gün, koşturarak rapor alıp sınava girmeyişimden sonra anılarımı yad etmek için köye koştum.
Bütün blok ayağa kalktı, yöneticimin beni görmesiyle.
Mutluluk sebebi olduğumu söyleyen bir sürü insan var orda. Ben zaten mutlu olduğumdan, saçıyorum etrafıma demek ki.
Ev arkadaşlarıyla birlikte dışarda vakit geçirmek için, bir tiyatro yapalım dedik.
Üniversite tiyatrosunda, Getto'yu izledik.
Tamamen profesyoneldi gençler. Hayran kaldık diyebiliriz.
Günlerimi yayarak anlatıyorum :)
Evde oturduğumuz bir gün, "Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?" günümüzdü.
Çook eskiden izlemiştim. Hatunlarla toplanıp tekrar izleyince bazı yerlerde yine kendimi gördüm.
Trajikomik bir hikayenin başrol oyuncusu gibi.
Evlatlığımız var demiş miydim? :)
Şebnem'le Duygu bir cuma günü bisiklet kiralamışlar. Ben yanlarına gidince, Duygu'yu önüme alıp sürmek zorunda kaldık.
Bir de elimize oturduğumuz kafede gül tutuşturdular.
Adalar'da bisiklet süren iki sevgili gibi dolandık Bornova sokaklarında :)
Şebnem, Özkanlar'dan Bornova'ya kadar bisiklet kullanmayı bilmediğini söyleyememiş.
20 dakikada öğrendi.
Tatlılıktan gebericek bir ev arkadaşım var.
Şebnem'in tripli halde evden çıkıp kıçını dönüşü.
Ne olduğunu hatırlayamayacak kadar çok gülmüştük :)
Ve sonunda valizimi toparlayıp, İstanbul'a geldim.
Benim genel valiz anlayışım iki parça eşya ve, yığınla kitap defter.
Gelmeden önce uyarı almama rağmen kitap doldurdum. Onlar olmadan nefes alamıyorum çünkü.
Herkese tekrar tekrar merhabalar!