13 Mayıs 2013 Pazartesi

Slatko'ndan


Sırf anneler günü olduğu için ona özel şeyler yazmak yetmez aslında.
Tabi değerini sadece bir günde göstermek istemediğimden ertesi günü yazısı bu.
Öyle çok büyük süslü laflar etmeyeceğim.
Onun da çok iyi bildiği ve benim her özel günde onunla paylaştığım bir ballad'la dalıyorum yine yazıya.

Yalnızca,
Hayatım boyunca yanımda olduğun ve hep olacağından emin olduğum için,
Beni hiçbir zaman bırakmayacak tek insan olduğun için,
Ne derdimi anlatırsam anlatayım, dünyanın en büyük sorunuymuş gibi dinlediğin için,
Bıkmadan usanmadan akıl verdiğin, çözüm bulduğun, gönlümü ferahlattığın için,
Ve en önemlisi de, Marc Levy'den bir alıntıyla

Üç yıldır "yokluğumu bile affedecek gücün olduğu için"

Teşekkür ederim

Seni çok seviyorum meleğim..

23 yaşındaki kocaman slatko kuzen


"May there always be angels to watch over you
To guide you each step of the way
To guard you and keep you safe from all harm"


"Annemin gözlerinin, ağzının kenarında beliren çizgileri seviyorum. Kendisi nefret ediyor, biliyorum.
Ama bana güven veriyorlar.
Yüzünde gördüğüm çizgiler

İkimizin hayatının izleri"

Marc Levy / Gölge Hırsızı


Fotoğraf boynumda taşıdığım kolyeden. Tam hali için buraya bir tık 

10 Mayıs 2013 Cuma

Geleceğe Yazdığın Mektupların Oldu Mu?

Ben, küçük yaşta fiziksel olmasa da ruhen büyümenin ne demek olduğunu anladım.
Çünkü her isteği her dileği olan ve lüks içinde yaşayan bir çocukken, bir dönem aniden maddi olarak neredeyse her şeyimizi kaybettik. Çok uzun zaman önce.
Herneyse.
Kafamdakini susturacak gücüm bile yokken, bir anda büyüdüm.
Büyümek istedim.
Büyük gibi davranmak zorundaydım. Evet tam anlamıyla aradığım kelime bu sanırım.

Bütün bunları şu sıralar neden mi hatırlıyorum?
Bir film düşünün, çocukluğunuzdan kalma mektupları tek tek açıp okuduğunuz.
Her bir satır sizin için yazılmış, sahneler sizin için çekilmiş.
Başroldeki karakterin küçüklüğü bile, sizinkine benzer seçilmiş. Sarışın, iki kuyruklu ufak bir kız çocuğu.
7. yaş gününe girerken, gelecekteki kendine yazdığı mektupları bir notere teslim ediyor.
40.yaş gününde, itibarlı, idealist ve işkolik bir hatuna dönüşmüşken o mektuplar eline ulaşıyor ve hikayemin benzeri de bu mektuplarda yazıyor.


“Sevgili ben.Taşındığımızdan beri annemi izliyorum. Yorgun, üzgün. Ama yine de bize hikayeler okuyor. Artık peri masalları istemiyorum.

Artık en çok büyüdüğümün hayallerini kuruyorum. Artık hayallere inanmıyorum, ama hırsa inanıyorum. En iyisi olmak istiyorum. Hayran olunmak, saygı duyulmak, korkulmak istiyorum. Bütün yalanları ve ihanetleri unutmak istiyorum. Artık ben yalan söylemek ve kendi yalanlarıma inanmak istiyorum.

Büyümeye karar verdim.”

Fotoğraf tanıdık, sahneler tanıdık.
Ama en tanıdık olan, işte bu alıntı.
Hayat ilginç, çünkü şimdiye kadar ne olduysa iyi ki olmuş diyorum.

Filmin orjinal adı: L'age de raison
Türkçe'ye Aşka Fırsat Ver olarak çevrilmiş. Ve çok güzel bir Belçika-Fransız romantik-komedi filmi. 
Ev arkadaşımız Duygu'ya ise bize bu filmi izletip Şebnem'le beni duygulandırdığı için ayrıyetten teşekkür ederiz.

Evet ama, gerçekten romantik-komedi. Bakmayın bizim her halta duygulanan bir yapımız var :)

Kitap Almama Sözü Nerede?

Uzun zamandır kitap almamak için kendime söz vermiştim. Çünkü çok fazla para harcadım ve artık yememe içmeme de engel olmaya başlamıştı.
Zaten hep öyle olmuştur benim kitap alışlarım. Yiyip içmem, istediğim bir kitap varsa mutlaka alırım. Ama sanırım şu sıralar ciddi boyutlara ulaştı :)
Ama, bizim evin evlatlığı Aytaç'la onun bütün işlerini hallettikten sonra Çankaya'da Sevgi Yolu'ndan yürüdük.



Jack London manyağı bir insanım. Bayadır iyi bir biyografisini okumak istiyordum.
Bunu görünce dayanamadım, zaten Aytaç da benimle Sevgi Yolu'na girmekle nasıl hata yapmış olduğunun erken farkına vardı.
Kitabı kaptıktan sonra sağa sola bakmadan hızlıca çıktık oradan.


Ama eve dönerken, Kıbrıs Şehitleri'nde bir sokak satıcısında gördüğümüz 1.baskı kitaba kendisi de dayanamadı ve baya bir inceledik.
Buddenbrooks'u bir yerden duyduğuma emindim.
Nobel ödüllü bir Thomas Mann kitabıydı.


Onu orda, taş kaldırımda yalnız bırakamadım ve aldım.
Bir kitap ancak bu kadar güzel kokabilir.
Eski, tozlu bir kitap kokusu.

Bu ikisi gerçekten şu sıralar aldığım son kitaplar olacak, tamam.
Yani kendime yine bu sözü vermekten bir şey çıkmaz diye tahmin ediyorum.

Bu aradad bloglovin'e kayıdımla birlikte sevdiğim bir çok blogu da okumak da kolaylaştı. Yavaş yavaş eklemeye başladım. Her şey çok karmaşıktı yoksa.



Bir fashion widget'ı olsa da ben çok sevdim bunu, buyrunuz :)

5 Mayıs 2013 Pazar

1 Mayıs Yazısı

1 Mayıs günü uyanabilceğimden şüphe duyuyordum ama otomatikman ayarlanmış gibi tüm yorgunluğuma rağmen kalkıp Duygu'la alana koştuk. 
İstanbul'da benim 1 Mayıs'a katılmam yasak. Zamanında kaçıp gösterilere katıldığım olmuştu. Ama İzmir'de rahatlıkla alana gidebiliyorum.


Biz aslında Ege Üniversitesi Topluluğu ile katılacaktık. 
Sonra TKP ile gitmeye karar verildi ve Cumhuriyet Meydanı'na gidip kortejler oluşturulana kadar bekledik.
Çok uzun bir süre bekledik çünkü alfabetik sırayla çıkıldığından en sonlara kaldık.


Alandaki en güzel grup Eğitim Sen'di tabi.
Duygu'yla çoğu zaman aralarına dalıp öğretmen babasının arkadaşlarını aradık. 
O sırada bir çok insanla konuştuk.


Eline boyundan büyük bayrak tutuşturulunca hatun biraz mahvoldu tabi. 
Havanın sıcaklığından bahsetmek istemiyorum bile.


Mehmet bayrağı devralıp taşıyan kişi oldu. 
İkisi de saatlerdir beklemekten yorgun düştü.


Alan sıcak, ayakta bekliyoruz ama yine de günün vermiş olduğu mutluluk var.
Ayrıca giydiğim kısa kollu tişörtle müthiş bir zeka başarısı göstermiş ve günün sonuda amele yanıklarımla kalıyor olacaktım.


Diğer gruplardan kopup gelen arkadaşlarımızla da TKP altında buluştuk.
Beri'yle 1 Mayıs geçirmek müthiş çünkü;


Hatun nerede halay görse oraya dalıyor!
Onlar geldikten sonra çok eğlendik. 
Solcu Liseliler'in arasında katılıp halaya da dahil olduğumuz doğrudur.


Kortejler oluşturuldu ve Gündoğdu Meydanı'na doğru yürüdük.
Sloganlar ve yüzlerce emekçiyle birlikte.

Biz İzmir'de bulunduğumuz yerde çok güzel ve olaysız bir, 1 Mayıs geçirdik.
İşçi ve emekçilere destek olduk, günün sonundaki yorgunluk bütün günün güzelliği için değerdi :)